Üniversitedeki görevlerine son verilen doktorlar, Barış Akademisyenleri ve kamu emekçileri için
Akdeniz Üniversitesi Meltem kapısı önünde basın açıklaması yapıldı.
Meslektaşlarıının ve üyelerinin görevden uzaklaştırılmasına Antalya Tabip Odası yine sessiz kaldı.
Üniversitedeki görevlerine son verilen Barış Akademisyenleri ve kamu emekçileri için Akdeniz Üniversitesi Meltem kapısı önünde basın açıklaması yapıldı.
Çağdaş Hekimler ile birlikte yüzlerce kişinin katıldığı açıklamada sık sık “Akademisi susmadı, susmayacak, Karanlığa Teslim Olmayacağız, Yaşasın demokrasi mücadelemiz, Barış hemen şimdi, OHAL’e hayır Demokratik Türkiye “sloganları atıldı.
Açıklamayı KESK Antalya Şubeler Platformu adına Dönem Sözcüsü Kadir Öztürk okudu. Açıklamadan sonra görevine son verilen akademisyenler alkışlarla selamlandı.
FOTOĞRAFLAR İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ
Değerli basın emekçileri,
Mücadele arkadaşlarım; dayanışma duygusu ve ülkede uygulanan açık faşizme karşı çıkma kararlılığıyla burada bulunan dostlarım,
AKP ve Saray, hukuk tanımaz, saltanatçı zihniyetiyle ülkeyi uçurumdan aşağı yuvarlamaya çalışıyor ve hepimizi, bu ülkeyi cehenneme götüren taşları Kanun Hükmünde Kararnamelerle döşüyor.
AKP ve Saray, son yayımlanan KHK’lar ile Akdeniz Üniversitesi’nde “barış bildirisine” imza atan sekiz akademisyeni ihraç etmiş; bunun dışında ilimizde BES ve SES üyesi kamu emekçilerinin bulunduğu onlarca arkadaşımızın geleceğine, emeğine el koymuştur. Onların onurlarıyla oynamakta, onları ve hepimizi açlıkla terbiye etmeye ve teslim almaya çalışmaktadır.
Bilimin ve demokratik eğitimin beşiği olması gereken üniversitelerde rektörlük seçimleri kaldırılmış; belediye başkanlarının yerine kayyumlar atanmış, seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri tutuklanmıştır.
Haber ajansları, televizyon kanalları, gazeteler, dergiler hatta kültür sanat dergileri, dernekler kapatılmış; Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları, büyük bir hukuksuzlukla cezaevlerine konulmuştur.
Özetle; AKP, kendisine muhalif olan her kesime ve gruba saldırmayı bir hak olarak görmüş ve seçilmiş olmalarının bu yetkiyi kendilerine verdiğini düşünerek hoyratlıkla, nobranlıkla saldırılarına her gün bir yenisini eklemiştir.
Ülkemizde hakların bir anlamı ve hukukun da güvenliği kalmamıştır.
Demokrasi, özgürlük, barış ve insanca yaşam için mücadele eden arkadaşlarım,
Gerçeği arayan ve onun peşinde koşan, halkın haber alma hakkı için yanımızda olan basın emekçisi dostlar,
Unutulmamalıdır ki demokrasi, hak, hukuk ve adalet gibi kavramlar ve bunlara bağlı uygulamalar, insanlığın yüzyıllar boyu sürdürdüğü mücadelenin ürünleridir. Bu kavramlar ve bağlı uygulamalar, bu mücadelenin içinde oluşmuş, meşruiyet kazanmış ve bugüne taşınmışlardır.
Bugün, bütün bu kavramların ağırlığını taşımakla yükümlü, ya da kendilerinden bunu beklediğimiz kurumlar yok artık. Kavramlar bağlamlarından koparılmış, tarihsizleştirilmiş, içleri boşaltılmıştır.
Bu durum, geniş halk kitlelerinin neyin doğru, haklı, meşru ve hukuka uygun olduğu konusunda gerçeğe ulaşmasını da olanaksız hale getirmiştir.
Yaratılan bu kaos ortamında tüm insanları ve zamanları kapsayan evrensel haklar ve talepler yerlerini iktidarın amaç ve isteklerine bırakmış, yok edilmiştir.
İktidarın “çoğunlukçu mantığı”; ben çoğunluğum ve arkamda çoğunluk desteği var zihniyetiyle demokrasi tramvayından inmeye çalışmaktadır. Ancak bilinmelidir ki seçilmiş olmaları kendilerini buraya taşıyan demokrasiyi ortadan kaldırma hakkını kendilerine vermemektedir.
Görünen odur ki AKP, hak ve taleplerin sınırını da kendisinin belirleyeceği baskıcı bir rejimi uygulamaya koymuş, demokrasiyi ve cumhuriyeti adeta ilga etmiştir.
İşine, geleceğine, onuruna sahip çıkan yol arkadaşlarım,
Saygı değer basın emekçileri,
Parlamento görevde iken, OHAL ve sonu gelmeyen KHK’lerle toplum ve ülkenin kaderi üzerinde derin etkisi olacak önemli kararlar yasa gücünde yayımlanmaktadır. Bütün bunları da yasama meclisi üyeleri izlemekle yetinmektedir.
Askeri darbeleri eleştirerek, “ileri demokrasiyi” savunan bir iktidarın, 12 Mart darbesi ve 12 Eylül hukukundan da geriye düşmesi açıklanamaz; bu durum olsa olsa bir başka darbeyi yani sivil bir hükumet darbesini yaşamakta olduğumuzu gösterir.
Hükümet ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetmeye, 15 Temmuz darbecilerinin kapatmak istediği meclisi işlevsizleştirmeye, Anayasa’ya aykırı düzenlemeleri KHK’lar ile hayata geçirmeye devam etmektedir.
“Dünyanın pek çok ülkesinde var” denilerek ilan edilen OHAL, diktatörlükler dışında dünyanın hiçbir ülkesinde iktidara Anayasa’yı yok sayma, çiğneme, mahkemeler gibi davranma hakkı vermemektedir. Ülkemizde yaşanan, halkın huzur ve güvenliğinin tesisi süreci değil; hukuku ayaklar altına alan bir rejim değişikliği sürecidir.
Sayın basın emekçileri,
Çok kıymetli mücadele arkadaşlarım,
22 Kasım 2016 Salı günü Resmi Gazete’de yayınlanan “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameler” ile demokrasiye bir darbe daha vurulmuştur. Barışın ve emeğin yanında olan akademisyenlerin mahkeme kararı olmaksızın kamu görevlerinden ihraç edilmesine devam edilmiştir. Geçtiğimiz hafta, hatta dün ilimizde hukukla, çocuklarla, göçmenlerle, kadınlarla, yoksullarla ilgili çalışmalar yapan dernekler mühürlenmiş, kapatılmıştır.
Anayasayı askıya alan, grev hakkını gasp eden, sendikalaşma ve her türden örgütlenme hakkını engelleyen, seçilmişleri tutuklayarak yerlerine atanmışları getiren, medyada tek sesliliği hâkim kılan ve gazetecileri hapse atan, üniversitelerde özgür düşünceyi savunan ve barış isteyen akademisyenleri, emekleri ve iş güvenliği için mücadele eden kamu emekçilerini işinden eden iktidarlara ve tüm darbelere karşı olan ve daima demokrasiyi savunanlar olarak bir kere daha vurgulamak isteriz ki, askeri, sivil her türlü darbeye direnmek boynumuzun borcudur.
Askeri faşist diktatörlüklerin gelenekleri dışında düzenlemelerine ve getirdiklerine de sahip çıkan Saray ve atadıkları; on binlerce eğitim emekçisini açığa almış, ihraç etmişken 24 Kasım arkasına gizlenerek göstermelik etkinlikler düzenleyecekler… Herkes bilmelidir ki barış bildirisine imza attıkları için ihraç edilen akademisyenler de geleceğine, öğrencilerine, iş güvencesi için mücadele edip açığa alınan ya da ihraç edilen eğitim emekçileri de hamaset ve saray dalkavukluğu ile geçiştirilen bu güne dün sahip çıkmadıkları gibi bugün de sahip çıkmayacaktır.
Biz nasıl ki o zaman 12 Eylül askeri faşist cuntasına boyun eğmediysek bugün de AKP’nin uyguladığı açık faşizme boyun eğmeyeceğiz.
faşizme direnmeye; cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, insan haklarına, hukuka ve barışa sahip çıkmaya çağırıyoruz. Unutmayalım ki “bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.”
Ülkemiz ve tüm dünya kamuoyu bilsin ki bizleri teslim alamayacaklar, teslim olmayacağız!
Yaşasın iş, ekmek, özgürlük, hukuk, demokrasi ve barış mücadelemiz! Haklıyız ve biz kazanacağız.