Hekimlerin Geleceği Tehdit Altında-Taner Gören

Antalya Çağdaş Hekimler > Hekimlerin Geleceği Tehdit Altında-Taner Gören

İSTANBUL TABİP ODASI BAŞKAN ADAYI TANER GÖREN:

Hekimlerin geleceği tehdit altında

ELÇİN YILDIRAL

İstanbul Tabip Odası seçimi öncesinde Demokratik Katılım Grubu’nun Başkan Adayı Prof. Dr. Taner Gören’le konuştuk.

»9 Mayıs 2010 Pazar günü gerçekleştirilecek İstanbul Tabip Odası seçimlerine Demokratik Katılım Grubu’nun (DKG) başkan adayı olarak gireceksiniz. DKG olarak sözünüzü, programınızı hangi temel noktalar üzerine kuruyorsunuz?

DGK olarak,  Türkiye’de artık bir kaos şeklinde tanımlayabileceğimiz çok yönlü sağlık sorunlarına bütünlüklü bakan, sorunlara detaylı olarak yaklaşan bir çizgi sürdürüyoruz. DKG, adından da anlaşıldığı gibi sorunların çözümü için insanları ortak paydada biraraya getiren, insanların yoğun bir şekilde sorunlarıyla uğraşmasını hedefleyen bir temel üzerinde oluşturuldu ve o çizgide devam etme uğraşısı içerisinde. Türkiye’de birinci basamakta, devlet ve eğitim hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, özel hastaneler ve muayenehanelerde olmak üzere çok yönlü sağlık sorunları yaşanıyor. Bugün Türkiye’de 110 binin üzerinde hekim var. Daha önce hekimler ekonomik sorunlarına yanıt bulmak amacıyla ya muayenehane açıyor ya da özel hastanede çalışıyorlardı. Bu kolay bir yoldu. Fakat bugün artık öyle bir noktaya gelindi ki hiçbir gerekçe kurtuluş yolu olarak görünmüyor.

»Neden?

Bugün görünüşte, insanların sağlığını daha iyiye götürmek, daha iyi sağlık hizmeti sunmak iddiasıyla yürütülen Sağlıkta Dönüşüm Programı  var. Oysa gerçekte, bu programda insanlara daha iyi sağlık hizmeti verme yönünün hiçbir şekilde bulunmadığını görüyoruz. Bu program içinde gündeme getirilen Tam Gün Yasası’nı ele alalım örneğin. Yasadaki “Tam Gün” kelimesinin ardında yatan gerçek tamamen ekonomik temellere dayalı. Nedir bu ekonomik temel; doktorları emeklerinin karşılığı olmayan, oldukça düşük ücretlerle çalıştırmak. Doktorlara performansa dayalı bir ücretlendirme getiriyor bu yasa. Buradaki performans, esasında hekimin işini ne kadar iyi yaptığını ölçmek anlamında ele alınmıyor. Ne kadar çok hasta bakarsan, ne kadar çok tetkik istersen hastadan o kadar çok para alırsın anlayışı var burada. Bu da doğal olarak hekimin yaptığı işin kalitesini düşürmeye ve hekimi para kazanabilmek için gereksiz tetkik istemeye yöneltiyor. Bu nedenle biz DKG olarak, öncelikle meslektaşlarımızın iyi koşullarda, emeklerinin karşılığını alabilecekleri, iş güvencelerinin olduğu bir çalışma ortamının yaratılmasına yönelik bir politikayı benimsemiş durumdayız. Bu konuda uzun soluklu bir mücadeleyi planlıyoruz. Bu doğrultuda hekimlerin kendi sorunlarına sahip çıkmaları, bu sorunların çözümü hedefiyle TTB  ve tabip odaları bünyesinde mücadele yürütmeleri için onları motive etmek, cesaretlendirmek ve harekete geçirmeyi hedefliyoruz. İnsanlarımızın bu yasalara daha bilinçli yaklaşabilmeleri için bir aydınlatma çabası içerisinde olduk, bundan sonra da olacağız.

»Meslek birliklerinin itirazına rağmen hükümet adım adım Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı uyguluyor. Bu programın uygulanması konusunda hükümetin ısrarcı olmasını neye bağlıyorsunuz?

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile önce sigorta ve devlet hastaneleri Sağlık Bakanlığı çatısı altında toplandı. Sonra vatandaşların özel sağlık kuruluşlarına başvurmasına izin verildi. Bugün vatandaş kimlik numarasıyla istediği hastaneye başvurma hakkına ve herhangi bir eczaneden ilaçlarını alabilecek imkâna sahipmiş gibi görünüyor. Peki acaba vatandaş yeterince ve iyi hizmet alabiliyor mu? İşte asıl sorun burada. Çünkü Sağlıkta Dönüşüm ile ortaya çıkan Tam Gün Yasası, hekimin oldukça düşük ücretle çalışmasına yol açıyor. Bu da hekimin verimli çalışmasını engelliyor. Ardından Kamu Hastaneleri Birliği Yasası gündeme geldi. Böylece devlet sağlık hizmetlerini tamamen özelleştirmeye yönelik bir sürece girdi. Devlet hastanesi kavramını ortadan kaldırarak sağlık konusunda da devleti sorumluluğu olmayan bir konuma getirmektir bu. Vatandaş Genel Sağlık Sigortası, katkı-katılım payı, ilave ücret ödemeye dayanan bir sistemle karşı karşıya zaten, yetmiyor üstüne bir de hizmet sunumunda “devlet” hastaneleri yerine işletmeleşmiş “Kamu Hastane Şirketleri” olacak. Bunlarda da tıpkı özel hastanelerde olduğu gibi hasta algısı yerine müşteri anlayışı hakim olacak. Hekimlere ise tamamıyla piyasa dinamiklerine göre konumlanan bu sağlık ortamında daha düşük ve güvencesiz ücretler ve esnek çalışmaya dayalı, daha uzun süreli angarya çalışma düşecek. İşte hükümetin uygulamaya koymaya çalıştığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın çıkış noktasını bunlar oluşturuyor. Ne yazıkki bu program yerli bir program değil. Dünya Bankası ve IMF’nin ön koşullarının başında geliyor. Sonuçta bu programın ne hekimlere, ne diğer sağlık çalışanlarına ne de yoksul halka bir faydası olmadığı çok açık.

»Sağlık Bakanı’nın meslek birliklerine yönelik sarf ettiği “Meslek birliklerini kapatmak tek bir yasaya bakar” tarzındaki açıklamaları büyük yankı uyandırdı. Sizce Sağlık Bakanlığı, dolayısıyla Hükümet meslek birliklerinin mevcut halinden neden bu denli rahatsız?

Demokratik ülkelerde en önemli ögeler sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle ve meslek örgütleridir. Bu yapılar, vatandaşın menfaatlerini gözetmek, onların yönetimden zarar görmemeleri konusunda çalışmalar yapmak üzere organize olmuşlardır. Oysa yönetimler demokrasi adı altında bir tür totaliter rejim uygulayıcısı gibi davranıyorlar. Böyle olunca da bu kurumlar yönetimler için ayak bağı haline geliyor. Yönetimlerin vatandaşlar aleyhine gündeme getirdiği düzenleme ve uygulamalara muhalefet eden kurumları olabildiğince pasif hale getirmek, gerekirse onları kapatmak, yasalarını değiştirerek işlevsiz hale getirmek, bu tür rejimlerin alışılagelmiş uygulamalarındandır. bipleri TTB yasası gerçekten Türkiye sağlık sisteminde önemli bir aşamadır.  Hekimlerin örgütlenmelerini ve kendi çalışma düzenlerini daha iyi oluşturma konusunda büyük önem taşıyan bir yasadır.

»Kamu Hastane Birlikleri Yasası ile 500 kamu hastanesinin birleştirilerek 90 Kamu Hastane Birliği’ne dönüştürüleceği söyleniyor. Ancak bu hastanelerin hangileri olduğunu bilmiyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdiye kadar kamuoyuna başka pek çok önemli konuda da yeterince ve doğru bilgilendirme yapılmadığı için bu durum şaşırtıcı değil. Yaptıkları her şeyi halkın çıkarı için, demokrasi adına yaptıklarını söyleyen yöneticilerin gerçekte ne halkın çıkarlarıyla ne de demokrasiyle alakaları bulunmaktadır, kendi çıkarları doğrultusunda, pervasızca kendi bildiklerini yapmaktadırlar, TTB’nin, tabip odalarının, hekim kamuoyunun uyarı ve tepkilerine kulak tıkamaktadırlar. Oysa ki sağlık sistemini, halkın sağlık hizmetlerine erişimini, sağlık çalışanlarının çalışma düzenlerini, geleceklerini etkileyecek böylesine önemli konularda ilgili bütün taraflar, hekimler için, vatandaş için iyi olan, uygun olan bir sağlık sistemi oluşturmak adına bir araya getirilmelidir. Ben Hükümet için üzülüyorum açıkçası. Günün birinde iktidardan gittiklerinde bunca ezdikleri, zulmettikleri insanlarla bir arada nasıl yaşayabilecekler bilmiyorum.

»Hekimlerin bu süreçte öne çıkan sorunlarından bahsedebilir misiniz?

Öğrencilikten başlıyor sorunlar. Öğrenciler, tıp fakültelerinde kontenjanların aşırı derecede şişirilmesi sonucu çok kalabalık sınıflarda ders görmek zorunda kalıyorlar. Bir yandan da altyapısı yetersiz çok sayıda tıp fakültesi açılıyor; dolayısıyla öğrenciler yine iyi ve yeterli tıp eğitimi alamıyorlar. Böylesi bir sürecin sonunda birinci basamak hekimliğine adım atmış oluyorlar. Burada mecburi hizmet ile karşılaşıyorlar.  Mecburi hizmet aslında anayasa ve insan haklarına aykırıdır. Mahrumiyet bölgelerine özendirici tedbirlerle hekim göndermek yerine yasalarla, zorlayarak gönderiliyorlar. Oraya gönderilen hekimler kötü koşullarda, düşük ücretlerde çalıştıkları için bir an önce uzmanlaşmak istiyorlar  ama uzmanlık eğitiminin kontenjanı da belli. Uzmanlık eğitiminde ise onları son derece ağır çalışma koşulları bekliyor. Çok sayıda hastaya bakmak zorunda kalıyorlar ve emeklerinin karşılığını da ücret olarak alamıyorlar. Uzman olduktan sonra da Tam Gün Yasası’na göre istedikleri rahatlıkla çalışamayacaklar. Ya bir devlet hastanesinde performansa dayalı bir sistemle çalışacaklar ya da yetersiz ücretlerle, özel hastanelerin güvencesiz çalışma ortamına girmek zorunda kalacaklar. En önemsenmesi gereken birinci basamakta, koruyucu hekimlik alanında ise pratisyen hekimlerin geleceğini belirsizleştiren Aile Hekimliği dayatılıyor. Bütün bu sorunlar yetmezmiş gibi hekimler sağlık alanında yaşanan ve vatandaşın tepkisini çeken uygulamaların sorumlusu olarak gösteriliyor. Sağlık alanında endişe verici bir şekilde tırmanan hekime yönelik şiddet olayları yaşanıyor. Sonuç olarak hekimlik mesleğinin yıpratıldığı, emeğimizin değersizleştirildiği, geleceğimizin belirsizleştirildiği bir çalışma ortamının dayatıldığı bir ortamda görev yapmamız isteniyor.

»İTO hekimlerin mesleki sorunları, sağlık alanında yaşanan gelişmelerin yanı sıra demokratikleşme, insan hakları gibi konularda söz üreten, tavır geliştiren bir çizgide olmasının kimi çevrelerce eleştirildiğine tanık oluyoruz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

TTB’ye ve İTO’ya  hekimlerle değil de başka sorunlarla ilgilendiği konusunda zaman zaman eleştiri gelir. Çalışmalarımız yakından izlendiğinde nelerle uğraştığımız açık olarak görülecektir. Yapılan çalışmaların yüzde 90’ı doktorların özlük hakları ile ilgili çalışmalardır. Ancak TTB yasası bizim uğraşı vermemiz gereken konuların, alanların, sorumluluklarımızın neler olduğunu geniş bir çerçevede anlatıyor. Bu yasada şunlar söyleniyor; hekimlerin daha iyi koşullarda iyi hekimlik yapmalarını sağlamak için çalışmalar yapmak ve halkın sağlığını daha iyiye götürmek için çalışmalar yapmak. Halkın sağlığını ilgilendiren her şey aslında TTB’yi de ilgilendiriyor. Örneğin halkın gelir dağılımı sağlık sorunlarına yol açıyor, sağlık hakkına erişimi zorlaştırıyorsa bu sorunlarla ilgilenmek bizim görevimizdir. Ülkede ve dünyada yaşanan sorunlara bu bütünlük içinde bakma sorumluluğu taşıyoruz. Dünyada da bu böyledir. Ama ne yazık ki halkın sağlığını, toplum sağlığını dolaylı olarak ilgilendiren konularda da bir şey söylendiğinde, alanı dışında söz üretiyor, başka konularla ilgileniyor gibi bir izlenim yaratılıyor TTB ve tabip odaları için.

»Son olarak hekim kamuoyuna bir çağrınız var mı?

Hekimler olarak yaşadığımız sorunlar çok yakıcı dolayısıyla bu dönem meslektaşlarımızın desteğine daha da fazla ihtiyaç var. Yıllardan beri söylediğimiz bir şey var “Geleceğimiz kendi ellerimizdedir”. Hekimler yaşadıkları sorunlara karşı sessiz kalmamalı, geleceklerine, mesleklerine, emeklerine sahip çıkmalıdırlar. Sorunların başka türlü çözülemeyeceğini duyurmak istiyoruz.  Meslektaşlarımızı TTB ve tabip odasında sorunlarının çözümü ve taleplerimizin hayata geçmesi noktasında buluşmaya, mücadele yürütmeye çağırıyoruz. Hekimlerin, 9 Mayıs Pazar günü mesleklerine ve meslek örgütlerine sahip çıkmak üzere Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi’nde yapılacak seçimde oy kullanmalarını bekliyoruz.

‘Karanlığa Karşı

Beyaz Duruş’

DKG,  yönetim anlayışlarını şu şekilde anlatıyor:

Sağlam temelleri ve birikimi olan ülkemiz tıbbı, kaynakların doğru kullanılması halinde daha da geliştirilebilecek durumdadır. Önceliği kar etmek değil nitelikli, ulaşılabilir, eşitlikçi sağlık hizmeti sunumu olan, finansmanı genel bütçeden sağlanan, performans gibi belirsiz ve güvencesiz ücretlendirme yerine emekliliğe yansıyan bir ücretlendirme modelinin olduğu, eğiticilerin emeğinin karşılığı verildiği, uluslararası sözleşmelerde yer alan sosyal haklar ve grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkının olduğu bir sağlık sistemi mümkündür. Hekim ve tüm diğer sağlık çalışanları örgütlerinin sağlık hizmetlerinin her kademesine katılımları demokratik yollarla sağlanmalıdır. Demokratik Katılım Grubu olarak, hekimler ile birlikte, çalışmalarımızı yürütmeye, “Karanlığa Karşı Beyaz Duruş” umuzu sergilemeye devam edeceğiz. Sıkıştığı her konuda hekimleri karalamayı ve onlara sırtını dönmeyi tercih eden; gerçek doktor olmak gibi bir kavramla bizleri kendilerinden yana olanlar ve olmayanlar diye ayıran Sağlık Bakanlığı’na, bu ülkede kimlerin gerçek doktor olduğu hususunu ve hekimlik değerlerini hepimizin borcudur.

BirGÜN gazetesinden alınmıştır.

 

Son Yazılar

antalya cagdas

2024-2026 Adaylarımız

Antalya Tabip Odası 2024-2026 dönemi için aday listemiz ve adaylarımızın kısa özgeçmişleri YÖNETİM KURULU  ADAYLARIMIZ

Paylaş:

Bize Ulaşın