Çalışma yaşamında sağlık hizmetine ücretsiz ve en kolay ulaşma talebi, asgari ücret ve iş güvencesi kadar önemlidir. Başlıktaki ‘herkes’ten kasıt, ücretlendirilen sağlık hizmetlerine ulaşamayanlardır. Sağlık hizmetine kolay ulaşabilenler için bu talebin bir anlamı yoktur.
Bugün için sağlık hizmetlerinin ücretsiz parçasını kısmen acil sağlık hizmetleri oluşturuyor. Mesela 112 ambulans hizmetine başvuran bir kimseye doğrudan parası sorulmuyor. T.C kimlik numarası alınarak sosyal güvencesi araştırılıyor. Hastaya işlemler yansıtılmadan hizmet karşılığı sigorta primlerinden karşılanmaya gidiliyor. Parası ya da sosyal güvencesi olmasa bile ilk acil yardım yapılıyor ve en yakın devlet hastanesine götürülüyor. Ancak götürülen devlet hastanesinde sıra bir üst hizmetten yararlanmaya gelince (ileri tetkik ve tedavi, yoğun bakım desteği gibi) sıkıntılar da başlıyor. Kişiye ücretsiz sağlık hizmeti acilin yoğunluğunda bir köşede askıda kalıyor.
Bugün için görülüyor ki acil yardımın dışındaki sağlık hizmetlerinin her aşaması ücretlidir. O halde ‘herkese eşit ücretsiz sağlık hizmeti’ isteme talebi asıl olarak asgari ücret altında çalışanların ve işsizlerin talebi olmalıdır. Sağlık hizmetine paraları sayesinde kolayca ulaşan zenginler için ‘herkese eşit ücretsiz sağlık hizmeti’ eşitliği de dile getirilmesi bir yana ima edilmesi bile tehlikelidir. Onlar açısından bu talep ideolojik olup, devletin müdahale etmesi gereken bir taleptir.
Bugün için herkese eşit ücretsiz sağlık talebi asıl sahibi olanlarca dile getirilemiyor.
Daha çok sağlık hizmetine bir şekilde ulaşan orta sınıf aydınlarının önderliğinde dile getiriliyor. Tabii ki bu durumu onların tercihinden ziyade sınıf mücadelesinin bugünkü yetmezlikleri yaratıyor. İçinde sağlık meslek örgütleri, kamu emekçileri sendikaları, işçi sendikaları, siyasi partiler, dernekler, yerel ve ulusal basın organları ve birçok yerel platformların bulunduğu örgütlerden oluşan HSSGP (Herkese Sağlık ve Sosyal Güvenlik Platformu) buna iyi bir örnektir. Bu platform duruş olarak doğru bir yerdedir. Ancak platformda öne çıkan, başta İstanbul Tabip Odası olmak üzere sağlık meslek örgütleri olmaktadır. İstanbul’da bu platform içinde 71 örgüt vardır. Etkinlik ve eylemlerine daha çok adı geçen örgütlerin yöneticileri ve aktivistleri katılmaktadır (71 örgütten bir kişi bile katılsa, en küçük bir masa toplantısı bile 71 kişi ile yapılacaktır).
Bu mücadelenin önderliğini sağlık hizmetine bir şekilde ulaşan orta sınıf yapıyor.
Sağlık işkolunda SES ve Dev Sağlık-İş dışındaki diğer sendikalar (işçi sendikaları dahil) bu mücadelenin öznesi olmadı ya da olmak istemedi. Sağlıkta dönüşüm programının önemli bir parçası olan ‘Tam Gün Yasası’na karşı TTB, SES ve Dev Sağlık-İş, grev yaparken diğer sendikalar seyrettiler. Geçen hafta 14 Mart sağlık haftası etkinlikleri içinde en çok öne çıkan taleplerin başında ‘herkese eşit ücretsiz sağlık hizmeti’ geliyordu.
Bunların önderliği yanlıştır demek istemiyorum. Ancak bu mücadelenin asıl öznesinin asgari ücretin altında çalışanların ve işsizlerin olduğunu düşünüyorum. Bir özel hastanede 10-15 bin TL ücretle çalışan bir hekimin ücretinin yarı yarıya düşmesi bir hak kaybıdır. Bunun için mücadele etmesi ve örgütlenmesi en doğal hakkıdır. Ancak bu onu hemen işçileştirmez ve de bu mücadelenin önderi yapmaya yetmez (bu durum eczacılar için de geçerlidir).
Herkese eşit ücretsiz sağlık hizmeti mücadelesi asgari ücretin altında çalışanların ve işsizlerin katılımıyla anlamlı olacaktır. Bundan sonra bu talebin örgütlenmesinde hedef bu kesimleri katmak olmalıdır.
Günlük Gazetesi’nden alınmıştır