Karanlığa Teslim Olmayacağız

Antalya Çağdaş Hekimler > Karanlığa Teslim Olmayacağız

Antalya’da ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza attıkları gerekçesiyle öğretim mesleğinden

ve kamu görevinden çıkarılması talebiyle dosyaları Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı’na gönderilen 8 akademisyene destek eylemi yapıldı.

FOTOĞRAFLAR İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, TTB Merkez Konseyi, TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu, KESK Antalya Şubeler Platformu ve DİSK Akdeniz Bölge Temsilciliği ‘nin çağrısıyla yapılan açıklamaya yüzlerce kişi katıldı.

TTB Merkez Konseyi, TTB UDEK Eşgüdüm Kurulu, Türkiye Biyoetik Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Adana Tabip Odası, Aydın Tabip Odası, Muğla Tabip Odası, Ankara, Eskişehir, İzmir ..gibi illerden akademisyenler, Çağdaş Hukukçular Derneği, Akdeniz Üniversitesi Öğrencileri, Çağdaş Hekimler , Öğrenci Velileri Derneği, Halkevleri, CHP,DİP, EMEP,HDP ,ÖDP başta olmak üzere Antalya Emek Demokrasi Güçlerinin destek verdiği açıklamaya Antalya Tabip Odası’nın katılmaması ise dikkat çekti.

Sık Sık ‘Akademi Susmadı Susmayacak, Düşünce Özgürdür Yargılanamaz, Baskılar Bizi Yıldıramaz, Üniversiteler Bizimle Özgürleşecek, Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek, Karanlığa Teslim Olmayacağız, Akademisyenlerimiz Onurumuzdur’ sloganların atıldığı eylemde ortak açıklamayı Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Dursun Büyüktaş okudu.

TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Prof.Dr. Özden Şener, Türkiye Biyoetik Derneği adına Yrd. Doç.Dr.Hafize Öztürk Türkmen, Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Şahut Duran, Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Elif Çuhadar ve TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu Sözcüsü Vahap Tuncer yaptıkları açıklamalarla kurumları adına dayanışma duygularını ifade ettiler.

Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, 2 binden fazla akademisyenin imza attığı bildirinin örnek bir olaya dönüştüğünü söyledi.

3 ay içinde 36 akademisyenin işine son verildiğini aktaran Prof. Dr. Büyüktaş, “Geçen hafta Akdeniz Üniversitesi’nden 8, Iğdır Üniversitesi’nden 1 akademisyenin soruşturma dosyaları ‘Üniversite öğretim mesleğinden çıkarılma ve kamu görevinden çıkarma’ cezası talep edilerek YÖK’e gönderildi. Akdeniz Üniversitesi’ndeki soruşturma ise gizlilik ihlal edilerek asılsız suçlamalarla servis edildi. Yapılan suçtur. Geçmişten günümüze yasa, mevzuat ve norm oluşturucu kurumların en başında gelen üniversitelerin yasaya aykırı işlerle alınır hale gelmesini takdirlerine bırakıyoruz” diye konuştu.

“HERKESİN AYNI ŞEYLERİ SÖYLEDİĞİ BİR AKADEMİ FACİADIR”
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Dursun Büyüktaş’ın yaptığı açıklamada, barış bildirisine imza atan akademisyenlerin kamusal sorumluluk bilinciyle hareket ettiği ifade edildi. “Şiddete başvurulmadığı sürece dile getirilen her sözün bir kıymeti vardır” diyen Büyüktaş, “Herkesin aynı şeyleri söylediği ya da konuşanın az susanın bol olduğu bir akademi kuşkusuz bir faciadır. Ancak ülkemiz akademik kurumlarının durumu da budur” dedi.

YASAL DAYANAĞI YOK!
Kamu ve vakıf üniversitelerinde barış bildirisine imza atan akademisyenlere yönelik başlatılan soruşturmaların ve cezai kararların yasal bir dayanağının olmadığının altını çizen Büyüktaş, rektörlüklerin ve soruşma komisyonu üyelerinin kendilerinde olmayan yetkiyi kullandıklarını ifade ederek; “Bu kararlar üniversitelerin disiplin soruşturması yürütecekleri bir yasal dayanak olmadan alınmaktadır” dedi.

“Halka ve hukuka karşı işlenen bu suçların aracısı olan herkes er veya geç yargı karşısında hesap verecektir” şeklinde konuşan Büyüktaş; Bu ülkede yaşayan insanlar şiddete mahkûm değildir. Mevcut toplumsal sorunlarımızın hiçbiri çözümsüz değildir. Ülkenin geleceği için endişe eden akademisyenler olarak, soruşturmalar, işten atılmalar pahasına barış için çabalamaya devam edeceğimizi ve üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI, KONUKLAR ve KATILIMCILAR

İki binden fazla akademisyenin imza attığı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda ülkemiz akademik kurumlarının seviyesini gösteren bir örnek olaya dönüşmüştür. Bazı istisnalar dışında ülkemiz üniversiteleri, ifade özgürlüğünü güvence altına alma gibi üniversitenin geçmişten günümüze uzanan tarihi misyonuna sahip çıkamamışlardır. Geçtiğimiz 3 ay içinde bu bildiriye imza attıkları için kamu ve vakıf üniversitelerinde görev yapan 36 akademisyen arkadaşımızın işine son verildi. Geçen hafta Akdeniz Üniversitesinden 8, Iğdır üniversitesinden ise 1 akademisyenin soruşturma dosyaları “üniversite öğretim mesleğinden ve kamu görevinden çıkarma” cezası talep edilerek YÖK’e gönderildi. Akdeniz üniversitesindeki soruşturmanın içeriği soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek, bir üniversite yetkilisi aracılığıyla ve asılsız suçlamalarla birlikte yerel bir gazeteye servis edildi. Bu yapılan bir suçtur. Geçmişten günümüze yasa, mevzuat ve norm oluşturucu kurumların en başında gelen üniversitelerin yasaya aykırı işlerle birlikte anılır hale gelmesini takdirlerinize bırakıyoruz.

11 Ocak tarihli imza metninin temel talebinin barışın sağlanması olduğu ve bildiriye imza atan akademisyenlerin barışın tesis edilmesi için yapılacak çalışmalara da gönüllü olarak katılmaya hazır olduklarına dair beyanları, bütünüyle unutturulmuş görünmektedir. Ama bu unutturma bilinçsiz değil. İmza atan akademisyenleri terör yandaşı olarak nitelemek ve vatana ihanetle suçlamak, bildirinin asıl amacı olan barışın sağlanması için çaba gösterilmesi talebinin ülke gündeminden çıkmasına neden oldu. Yaşanan şiddet yoksulluktan, doğa tahribatına; güvencesiz çalışmadan, iş cinayetlerine; eğitimden, sağlık sorunlarına kadar ülkemizin en önemli toplumsal sorunlarının tamamının gözlerden kaçırılmasına da hizmet etmektedir.

Bir ülkenin sahibi, içinde yaşayan herkestir. Bildiriye imza atan akademisyenler de ülkemiz insanlarının dirliği, refahı ve huzur içinde yaşamaları amacıyla çaba göstermektedirler. Ülke sorunlarına sahip çıkmak, toplumsal sorunların çözümüne yönelik öneriler geliştirmek, uyarılarda bulunmak tüm yurttaşların asli görevlerinden biridir. Gerekli ise devlet, hükümet, kamu adına hareket eden bütün kurumlar eleştirilebilir ve eleştirilmelidir de. Kamusal sorumluluk bilinci ile hareket eden, etmesi gereken akademisyenlerin dikkate almaları gereken tek kırmızıçizgi, düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkmak, sözünü söylemekten kaçınmamak ve intihale göz yummamaktır. Şiddete başvurulmadığı sürece dile getirilen her sözün bir kıymeti vardır. Herkesin aynı şeyleri söylediği ya da konuşanın az susanın bol olduğu bir akademi kuşkusuz bir faciadır. Ancak ülkemiz akademik kurumlarının durumu da budur.

Gerek kamu ve gerekse vakıf üniversitelerinde bildiriye imza atan akademisyen arkadaşlarımıza karşı yürütülen idari soruşturmalar ve alınan cezai kararların bir yasal dayanağı yoktur. Bu kararlar üniversitelerin disiplin soruşturması yürütecekleri bir yasal dayanak olmadan alınmaktadır. Telafi edilmesi güç zararlar doğuracak işten çıkarılma kararlarının hem hukuki ve hem de etik açılardan büyük sorunlar barındırdığı bilinmelidir. Rektörlükler ve soruşturma komisyonu üyeleri kendilerinde olmayan bir yetkiyi kullanmaktadır. Bütün bu yapılanları kabul edilemez buluyoruz. Akademik kurumlarımız ve YÖK bu hukuksuz uygulamalara bir son vermelidir. Halka ve hukuka karşı işlenen bu suçların aracısı olan herkes er veya geç yargı karşısında hesap verecektir.

Bu ülkede yaşayan insanlar şiddete mahkûm değildir. Mevcut toplumsal sorunlarımızın hiçbiri çözümsüz değildir. Ülkenin geleceği için endişe eden akademisyenler olarak, soruşturmalar, işten atılmalar pahasına barış için çabalamaya devam edeceğimizi ve üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz.

Akademi Susmayacak!

Kamuoyuna saygı ile duyururuz.

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri

Son Yazılar

Paylaş:

Bize Ulaşın