Kriz-Fahrettin Erdoğan

Antalya Çağdaş Hekimler > Kriz-Fahrettin Erdoğan

Kendi krizlerinden kârlı çıkmaya çalışan spekülatörler, krizin yükünü emekçilerin üstüne yıkamaz!

ABD’de hükümet, bankacılık sektörü kaynaklı krizi yüz milyarlarca dolarlık bir yardım “operasyonu” ile aşmaya çalışıyor, merkez bankaları sisteme milyarlarca dolar enjekte ediyor.

Yıllarca en vahşi şekli ile neo-liberalizmi savunan, kuralsızlaşmayı, özelleştirmeyi vaaz eden bankalar, spekülatörler şimdi devletten medet umuyor. Bütün yaşananların nedeninin bankaların doymak bilmez kâr hırsı olduğu ortada iken, yılda milyonlarca dolar kazanan yatırım bankalarının yöneticileri sebep oldukları yıkımın hesabını vermiyor. Bu büyük kurtarma operasyonunun maliyeti yine vergiler ile çalışanlara yıkılacak. Binlerce insan işsiz kalacak ancak sistem neo-liberalizmin talepleri doğrultusunda çoktan sosyal güvenlik ağlarını parçaladığı için, işsiz kalan, işlerini kaybedecek insanların geleceği belirsiz. Şu anda ABD’de hükümetin eşi görülmedik büyüklükteki yardım operasyonuna rağmen endişeler giderilebilmiş, piyasalar durulmuş değil. Hatta spekülatörler, bu büyük yıkımdan kâr elde etmenin yolunu arıyorlar. Banka hisselerinin düşmesi üzerine bir çok yatırımcı kâr umudu ile petrol ve diğer emtialara yönelerek bu malların fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Kapitalizm ve spekülatif sermayenin sebep olduğu büyük yıkımın yükü emekçilerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Dünyada serbest piyasa ekonomisinin başarısızlığının tartışıldığı ve sorgulandığı bir dönem yaşıyoruz.

ÜLKEMİZDE KRİZ ÖNCE EMEKÇİLERİ VURACAK!

Türkiye’nin bu krizden etkilenmemesi mümkün değil. Son çeyrek büyüme rakamları zaten ekonomik faaliyetlerde bir yavaşlama olduğunu göstermiş durumda. IMF ve AB komisyonları projeksiyonlarında bile başta ABD olmak üzere, dünya genelinde ve Türkiye’nin ihracatının büyük bir kısmını yaptığı AB ülkelerinde, hem bu yıl hem de gelecek yıl büyüme oranlarının düşeceği öngörülüyor. Döviz-faiz-borsa üçgenine sıkıştırılan ekonomik tartışmaların ötesine bakmamız gerekiyor. GSYİH büyüme oranı 2006’da yüzde 6,9 iken geçen sene yüzde 4,6’a geriledi ve bu yıl yüzde 4’ün de altında bir ekonomik büyüme gerçekleşebilir. Ekonominin yüzde 8-9 oranında büyüdüğü 2004-2005 yıllarında bile resmi işsizlik oranları yüzde 10’lar seviyesindeydi. Ekonomik büyümenin hız keseceği bir ortamda işsizliğin de artması kaçınılmaz olacaktır.

Özel sektör borcunun 170 milyar dolar seviyesine ulaşması, cari açığın 31.5 milyar dolara çıkması da ekonomi açısından bir başka endişe kaynağıdır. Enflasyon hedefinin tutturulamayacağı ise neredeyse kesindir. Ülke ekonomisindeki sorunların dünya kapitalizminin yoğunlaşan bunalımı ile birleştiği bu ortamda hükümet hangi tedbirleri aldığını açıklamadan, Türkiye ekonomisinin krizi en az zararla aşacağını söylüyor. Başbakan Erdoğan neo-liberal politikaların bir unsuru olan mali disiplinin dışsal şoklara karşı en büyük sigorta olduğunu, özelleştirmelere devam edileceğini söyleyerek aslında krize çalışanların, emekçilerin penceresinden bakmadığını da gösteriyor.

Kapitalizmin, serbest piyasacılığın, neo-liberalizmin sorgulandığı bir dönem aslında emek yanlısı politikaların yeniden inşası, bu bilincin yeniden uyandırılması için bir fırsatta sağlıyor. Ancak böyle bir hattın kurulması için işçi sendikalarının, sol güçlerin örgütlü hareketi kaçınılmazdır. Ülkemizde binlerce insan işini kaybetmeden, yoksulluğa itilmeden önce gereken tedbirlerin alınması, milyonlarca insanın hayatının piyasanın vicdanına ve kâr hırsına terk edilmemesi gerekiyor.

Son Yazılar

Paylaş:

Bize Ulaşın