‘Piyasa, hayatımızın merkezine oturdu; varlığını sorgulamak, niteliğini tartışmak, kısıtlanmasına dair imada bulunmak bile bağnazlık olarak algılanmaya başladı. Piyasa ve piyasa-dışı alanların sınırları birbirine karıştı. Toplumsal, bilimsel, kültürel boyutlarıyla hayatın kendisi de Pazar yerine dönüştü” diyordu John O’Neill PİYASA adlı kitabında..
Geçen yazıda çaylı 3. Üniversite açılımını konuşurken, Cuma günü şehrin şu anda tek üniversitesinde (!), ÜNİVERSİTE HASTANELERİ BİRLİĞİ DERNEĞİ toplantısı yapıldı. Bu dernek daha 2 ay önce kurulmuş bir dernektir. Geçmişe ait sözü yoktur. Ancak bazı stigmaları barındırır.
Tam da Kamu hastaneleri özelleştirmesi/özerkleşmesi sürecinde bu toplantı anlamlıdır.
Türkiye’de özelleşme süreci 20 yıldır ya o kamu kurumuna maddi desteği keserek ve hizmeti kötüleyerek, ya da yatırım zengini ve son teknoloji harikası yaparak işledi.
Kamu hastaneleri özelleştirme süreci öncesi, Sosyal güvenlik Kurumu’nun 2003-2008 yılları arasında kamu ve üniversite hastanelerinin sağlıkta payı azalıyor saptaması, gelecek için önemli bir ipucudur.
Derdimiz bin taneyse, biz bir tanesini söyleriz diyen -ki bu söylem entelektüel duruşun neresine denk düşer?- İstanbul Üniversitesi Rektörü şöyle haykırıyordu:
Biz bağıramayız, başka üsluplar benimseyemeyiz, biz üniversiteyiz ama biz batıyoruz, ÜNİVERSİTE HASTANELERİ BATIYOR. Şimdi söylüyorum. 1,2 milyar lira üniversite hastanelerinin piyasa borcu. Çok fazla sabredecek durum kalmadı.”
Şehrimizin üniversite rektörü de aynı toplantıda:
‘’Hükümetin Tam gün yasası ile birlikte yıl içinde uygulamaya geçireceği global bütçe uygulaması üniversite hastanelerinin durumunu daha da kötüye götüreceğini söylüyor.”
Hacettepe Üniversitesi Rektörü de şöyle diyor:
“Üniversite hastaneleri çok ciddi ekonomik güçlüklerin içinde şu anda. Özünde de sağlık hizmeti üretmekteki maliyetlerimizin çok altındaki değerlerle bu hizmeti geri ödeme kuruluşlarına fatura edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu yıl bir de global bütçe uygulaması yapılacak. O çerçevede finansal gücün biraz daha daralacağını düşünüyorum. Bu da üniversite hastanelerinin durumunu biraz daha güçleştirecek.”
Tüm konuşmalar bu ülkede 2002’den beri sağlıkta Dönüşüm Programının, kamu ve üniversite hastanelerini getirdiği durumun itirafıdır aslında.
*Genel sağlık Sigortası hakkında ne bekliyor dunuz?
*Parfüm satıcılarına açtığınız, hamburger kokulu, bol cilalı, kırmızı yağmurluk resimli, her an bir reklamın yüzümüze yapıştığı, yapılan yatırımlar için toplantılar düzenlenen, yumurta kokulu fakülte salonlarında, hekim meslek odasının TAM GÜN sunumunu engellerken, halkın sağlığına ve sağlık çalışanının özlük haklarına yaptığınız, attığınız çelmeyi anlatan bir üniversiter tarihe doğru yol alan bir ucube geminin içinde olma hissinin neresindedir anlattıklarım? Bilmiyorum, ama
Evet Üniversite hastaneleri batıyor.
Kamu hastaneleri satılıyor.
HER KİMDEN GELİRSE GELSİN, BU SESİN, PİYASA TAHAKKÜMÜNE KARŞI YÜKSELEN TİZ BİR ÇIĞLIK DEĞİL, İÇERDİĞİ ANLAMI BÜYÜK BİR AÇIKLIKLA İFADE EDEN TOK VE GÜR BİR SESE DÖNÜŞMESİ …….
Etikten, vicdandan, erdemden yana olanların duymazlıktan gelemeyeceği bir sese yükselmesidir asıl olan..