Prof. Dr. Ertan Yılmaz’ın hak arama mücadelesinin takipçisi ve destekçisiyiz,
bu çerçevede 19 Şubat Salı günü yapılacak etkinliklere meslektaşlarımız başta olmak üzere herkesi çağırıyoruz.
19 Şubat 2013, Salı
10.00 Rektörle görüşme (sağlanabildiği takdirde)
11.00 Akdeniz Üniversitesi öğretim üyeleri ve üniversite bileşenleri ile değerlendirme(Tıp Fakültesi A Blok Önü)
12.30 Basın açıklaması (Tıp Fakültesi A Blok Önü)
Not:Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof.Dr.Özdemir Aktan, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Önceki Dönem Genel Sekreteri Prof.Dr.Feride Aksu Tanık, Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) 2. Başkanı Prof.Dr.Figen Özgür, Ulusal Yeterlik Kurulu (UYEK) Başkanı Prof.Dr.Volkan Öztuna, Avrupa Tıp Uzmanları Birliği (ATUB) Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr.Cem Terzi başta olmak üzere il dışından çok sayıda kişi salı günü Antalya’da olacak ve etkinliklere katılacaktır.
Prof. Dr. Ertan Yılmaz’a yönelen tacizi kınıyoruz!
Gün geçmiyor ki yeni bir keyfî uygulama sonucunda bir hak ihlali ile karşılaşılmasın. Bu sefer de Akdeniz Üniversitesi bir tıp profesörünü hastanedeki görevinden uzaklaştırdı.
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevî Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertan Yılmaz, rektörlük marifetiyle Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı’na geçici olarak 3 aylık görevlendirildi. Bu görevlendirmeyi takiben de Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ndeki görevine son verildi. Bu ne cüret!
Prof. Dr. Ertan Yılmaz, halen oy birliği ile seçilmiş olduğu Anabilim Dalı Bakanlığını sürdürmekte, aynı zamanda Türk Dermatoloji Derneği Başkanlığını yürüten saygın ve aynı zamanda çok çalışkan bir hekim ve akademisyendir. Bölgede hizmet veren tek merkez olup günde ortalama 20 hastaya hizmet veren fototerapi ünitesinin çok uzun bir süredir tek sorumlusu olarak görev yapmakta ve tüm hastaların sorumluluğunu taşımaktadır. Aynı şekilde bölgede tek olarak hizmet veren Psoriazis Polikliniği’nin sorumluluğunu ve konsültanlığını Prof.Dr. Erkan Alpsoy ile birlikte yürütmekte, hem uzmanlık öğrencisinin eğitimi hem de hasta hizmetinin parçası olarak servis, poliklinik, müdahale ve günübirlik cerrahi alanında diğer öğretim üyeleriyle işbirliği ve uyum içinde çalışmaktadır. Prof. Dr. Ertan Yılmaz’ın, çok sayıda uluslar arası ve ulusal dergilerde basılmış bilimsel makalesi bulunmaktadır.
Bu kadar başarılı bir hekim ve akademisyeni Tıp Fakültesi Hastanesindeki görevinden alıp idarî bir göreve getirmek ve bunu yaparken hiç bir gerekçe göstermeyip hiç bir yasal dayanak sunamamakancak ve ancak kişisel husumetin ürünü olabilir. Bu örnek, üniversitelerimizin hangi saiklerle ve hangi ölçütlere göre yönetildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Oniki Eylül asker darbesinin bir uzantısı niteliğinde olan 2547 sayılı YÖK Yasası geçtiğimiz 30 yılda onlarca değişiklikle daha baskıcı ve antidemokratik uygulamalara hukuki kılıf oluşturan biçime sokuldu. YÖK de onun rektörleri de bilim insanlarına, öğretim üyelerine her türlü baskı ve taciz uygulama alışkanlığını pekiştirdi. YÖK zihniyeti son 30 yılda otoriter, baskıcı ve keyfî uygulamalarda beis görmeyen bir yönetici/idareci zümre yarattı.
YÖK Yasası’nın rektörlere tanıdığı çok geniş yetkilerle rektörler, üniversitelerin mutlak hâkimi durumundadırlar. Yetkilerin kullanım biçimi tamamen kişisel inisiyatiflerine kalmıştır. Bu nedenle de çoğu kez keyfî ve baskıcı kararlar alabilmekte, kendilerini sadece YÖK başkanına karşı sorumlu saymaktadırlar. Türkiye’de üniversite akademiden çok garnizona benzemektedir. Karar süreçlerinin aşağıdan yukarı oluşturulması beklenirken tam tersi fakülteleri oluşturan birimlerin, bu birimlerin yöneticilerinin, dekanların, üniversite senatosunun hiç bir yaşamsal önemi ve işlevi yoktur. Bu yapılar göstermelik bir demokrasi oyununda tüm kararlarını rektörün görüş ve istekleriyle uyumlu olarak almaktadır. Her itiraz, sahibinin sistem dışına çıkarılmasına neden olmaktadır.
Son yıllarda tek tek, ama artarak devam eden bu zorba uygulamalar, siyasî iktidardan cesaret bularak akademik özgürlüklerin, işgüvencesinin ve belki de hepsinden önemlisi ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı yeni bir baskı dönemini işaret ediyor. YÖK ve rektörlerinin hazırlıklarını yaptığı yeni bir yasa ile sistemleştirilmek istenen bu yeni baskı rejimi, bir öncekini aratmayacak gibi görünüyor.
Onurumuzu Savunuyoruz Hareketi olarak Prof. Dr. Ertan Yılmaz’a yönelen tacizi kınıyoruz!
Prof. Dr. Ertan Yılmaz’ın hak arama mücadelesinin takipçisi ve destekçisi olacağız.