Anlaşılan o ki hükümet tam süre “silahını” kullanacak..Ateşleyecek mi bilemiyoruz ama ateşlemese de bir tehdit ve terbiye aracı olarak elinde tutacak.
Nedir ki bu tam süre hekimler için ya da bir kısmı için tehdit olabiliyor?
En basit, kaba ifadesiyle.. bir hekim günde sekiz saatten fazla çalışmamalı…desek. Bu ifadeye “süsleme” gerekiyorsa şunları da eklesek: Bir insanın herhangi bir meslekte hele de hekimlik gibi hata yapma oranının sıfırlanmamasının “hayati” olabildiği bir işle ilgili yoğunlaşabileceği insani süre bir gün içerisinde en fazla bu olabilir, olmalıdır. Nasıl ki profesyonel otobüs sürücülerinin bir gün içinde araç kullanımları sınırlandırılıyorsa bu hekimler içinde böyle olmalıdır. Bu durum çok anlaşılır ve istenir bir şeydir.
Burada bir parantez açıp soralım; böyle midir? Doğrusu kimi uzmanlık derneklerinin ya da meslektaşlarımızın konuyla ilgili açıklamalarında/yazılarında “”ülke de hekim açığı var, biz enerjiğiz, daha çok hizmet etmek, çalışmak istiyoruz” gibi gerekçelerini okuyunca insan kuşkuya düşmüyor değil. Ancak sanırım en temel doğruları tartışmak da anlamlı olmaz. Herhangi bir olağanüstü koşul olmadıkça -deprem, doğal felaket, savaş vb.- bütün hekimler için günde sekiz saatten fazla çalışma savunulamaz, olmamalı. İşini hakkıyla yapmak ancak böyle mümkün olabilir. Yoksa bıraksan günde 15 saat otobüs kullanacak çok sürücü bulmak (da) mümkündür.
Şimdi parantezi kapatıp kaldığımız yerden devam edelim. Tam süre çalışmak günde sekiz saatten fazla çalışmamak ise, mesele ne? O da belli: Makul bir yaşam standardında olunursa bu meslek layıkıyla yerine getirilebilir. Aslında hekimlerin kıvrandıkları bu, yani -dar anlamıyla- özlük hakları. Devlete/hükümetlere güvenmedikleri için (de) bu “yolla” kendi geleceklerini güvence altında tutmak istiyorlar*. O halde sorun gerçek anlamıyla özlük hakları meselesi yani bugün işini iyi yapabilmek ve yarını’nın da/geleceğinin de güvence altında olması.
Peki günde sekiz saat çalışmak sadece bir “hekim özlük hakkı” mı? Aynı zamanda bu talep bir “hasta hakkı” da. Hiç kimse yorgun bir hekime muayene olmak istemez, sloganı da bunu söylüyor zaten. O zaman sonuç şu:
Hekimlerin hem kendileri hem de toplumun sağlığı adına “sıkı” bir özlük hakları mücadelesine kalkışmasında yarar var; tam süre çalışmayı da içeren. Bu mücadelenin günde 8 saatle sınırlanmasına gerek yok! Aksine hekimlerin ve ülkedeki insanların sağlık ortamında yaşadıkları, bu hükümetin yaşatmaya azmettiği/reva gördüğü gelecek kelimenin gerçek anlamıyla olağanüstü koşullarda olduğumuzu gösteriyor. Bu nedenle günde sekiz saatten fazla bir mesai ile “iş güvenceli, bugün ve geleceğimizi gözeten, mesleği layıkıyla yapmamızı sağlayacak” bir “özlük hakları” mücadelesine zaman ayırmanın “tam zamanı”dır.
*Yoksa hekim seçme özgürlüğünün engelleneceği, ülkede hekim açığı olduğu, hizmetlerin aksamasına yol açacağı, devletin gelirlerinin azalacağı, insanların işsiz kalacağı vs. gibi gerekçelerin ciddiye alınır yanı yoktur.