Genel sağlık sigortası ve işyeri hekimliği yasa tasarılarıyla son günlerde büyük beğeni toplayan, medyanın peşinden koştuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. büyüğümüz Faruk Çelik ile çok özel bir röportaj
GAZETTE
Acar muhabirimiz, güzide medyamızın cesur kalemi Mahoni posttravmatik stres sendromu nedeniyle bir süre ara vermek zorunda kaldığı yazılarına bugünden itibaren tekrar başlıyor.
Tek başına gündem yaratan haberlere imza atan muhabirimizin son röportajını yayınlamaktan gazete olarak büyük mutluluk duyuyor, kendisine sağlıklı günler diliyoruz.
Genel sağlık sigortası ve işyeri hekimliği yasa tasarılarıyla son günlerde büyük beğeni toplayan, medyanın peşinden koştuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. büyüğümüz Faruk Çelik ile çok özel bir röportaja imza atan Maho Sn. Bakana sorar:
–Sayın Bakanım şimdi efendim yeni emeklilik yasasına sizinde bildiğiniz gibi mezarda emeklilik yasası diyorlar ve kamuoyunda çok ciddi tepki var.Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz ?
–Maho kardeşim sen kaç yaşındasın ve kaç yıldır çalışıyorsun önce onu söyle bana.
–Efendim ben kırk yaşındayım ve on sekiz yıldır gazetecilik yapıyorum.
–Bak sana bir şey söyleyeyim ama aramızda kalsın.Bunu kamuoyu önünde söylesem (teşbihte hata olmaz)beni tefe koyarlar.Şimdi düşün bu yasa seni ve senin gibileri ne kadar ilgilendiriyor.Sizler emekli olmak için altmış beş yaşına kadar beklemeyeceksiniz ki,bırakın sizden sonra gelenler düşünsün ne olacağını.Hem o zaman bende bakan olmayacağım ve herkes bu yasaya kimin imza attığını unutacak.Bu kadar gürültü koparmaya ne gerek var canım.Bakın yirmi yıl önce Türkiye’de ortalama yaşam süresi altmış yıl mıydı?Belki önümüzdeki yirmi yıl içinde ortalama yaşam süresi yetmiş beş yıla çıkacak ve vatandaşlarımız emekli olduktan sonra aldıkları yüklü miktarda ikramiyeleri ve dolgun maaşları ile sürünmeden on yıl boyunca hayatın tadını çıkarabilecekler. Şimdiden bu kadar gürültü koparmaya ne gerek var?
–Efendim siz çok pozitif bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Ancak bizler sadece kendimizi değil, çocuklarımızın geleceğini de düşünerek bu yasaya karşı çıkıyoruz. Herkes benden sonra tufan derse memleketin hali ne olur? İleride çocuklarımıza nasıl hesap veririz?
–Bu kadar korkmayın kardeşim, kim neyin hesabını soracakmış?
–Vallahi haklısınız sayın bakanım. Bu ülkede 12 Eylülcülerden bile hesap sorulmadığına göre. Sayın Çelik yinede söylediklerinizle beni şaşırtıyorsunuz. Görüyorum ki yasayla ilgili sizinde çelişkileriniz var.
–Hayır efendim ne çelişkisi. Siz beni yanlış anlıyorsunuz. Bizler Dünya Bankası ve IMF ne derse onu yapıyoruz. Bu durumda çelişki olur mu?
— Aman efendim sayın bakanım siz ne diyorsunuz? Bu ülkenin meclisi, muhalefeti, sivil toplum kuruluşları, milyonlarca çalışanı temsil eden sendikaları var. Hepside yasaya karşı çıkıyorlar.
— Onlar kim oluyormuş sayın Maho. Hadlerini bilsinler. Analarını da alsın gitsin kelleler. Biz ne diyorsak o dur. Yeter artık!
Bu üslup karşısında neye uğradığını şaşıran ve “Sayın bakanım lütfen başbakanımızın ağzı ile konuşmayın. Ayıp oluyor” diyerek apar topar röportaja son veren yılların gazetecisi Maho’dan iki gündür haber alınamıyordu. Ancak bu gün yeni bir haberle gazette’deki bürosuna gelerek hepimizi mutlu etti.
Gazette çalışanları olarak kendisini çok merak ettiğimizi, yıllardır alıştığımız iş disiplininden bir gün bile vazgeçmediği halde neden iki gündür kayıp olduğunu sorduğumuzda “Ben bu güne kadar çok bakan, çok başbakan gördüm ama bu üslupla konuşanını hiç görmedim. Bu soruya yanıt bulmak üzere iki gün düşündüm, ama sanıyorum ikiyüz günde düşünsem işin içinden çıkamayacağım diyerek üçüncü gün geldim işte” dedi.koro.jpg
MAHO’nun YENİ HABERİ (Son Beş dakika)
Haber merkezlerine şimdi iletilen ve Maho imzası taşıyan bir habere göre 50 ve üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinin İşyeri Hekimi bulundurma zorunluluğu kaldırılıyor. Bundan sonra isteyen istediğini yapacak, kim ne isterse onu yapacakmış. Her şeyi taşeronlaştırıp ta işçi sağlığı hizmetlerini taşeronlaştırmamak olur muydu? Şimdi ne yapacağız diye sormayın, yorum da yapmayın. İşveren kesimi yurttan sesler korosu disiplini ve ciddiyeti ile kendi çıkarlarını sonuna kadar savunurken doktorlar solo olarak “tabip odaları siyasetle uğraşmayı bıraksın da, bizim sorunlarımızla uğraşsın” demeye devam edecekler. Ne olacağı belli. İşveren işçi sağlığı hizmetlerini çok daha ucuza ve kendi istediği koşullarda sürdürecek. Bu hizmeti onlara verecek olan doktorlarda ucuz işgücü yaratacak.
1963 yılında çıkarılan ve bir çok kez uluslararası alanda takdir gören “224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi’ne Dair Yasa” 43 yıl aradan sonra nihayet kağıt üzerinde kalmaktan kurtuluyor