Çağdaş Hekimlerin yönetimde olduğu Ankara Tabip Odası hekimlere aşağıdaki mektubu Temmuz 2010’da gönderdi.
” Ankara Tabip Odası olarak, yani biz bir bütün olarak, bu belirsizlik ve güvensizlik ortamında yaşayacağınız her sıkıntının, problemin hak kaybının arkasında olacağız. Sürekli, her durumda, her ortamda, her koşulda ulaşabileceğimiz bir meslek örgütümüz olduğunu tekrar anımsamakta fayda var.
Yaşadıklarınızla/yaşadıklarımızla/yaşayabileceklerimizle ilgili her zaman bizleri dinleyecek, haksız ve eşitsiz uygulamalarla mücadele edecek, hukuki sorunlarımızın çözümü için yanımızda olacak meslek örgütümüze güveniyoruz, güveneceğiz. “ Cümleleri ile bitiyor mektup.
Ya Hekim Birliği yönetimindeki Antalya Tabip Odası! Takdir sizin
Değerli Aile Hekimi Meslektaşımız,
Bugün aile hekimliği pilot uygulaması Ankara’da başladı. Birçoğumuz alışık olduğumuz, yıllardır hizmet verdiğimiz sağlık ocağımızdan, beraber çalıştığımız görev arkadaşlarımızdan ayrılıp yeni bir mekanda yeni bir iş gününe başladık.
Hepimiz kaygılıyız. Kafamızda soru işaretleri var. Önümüzü görememenin verdiği sıkıntıyla yeni görev yerimize geldik. Bundan sonrası için hiçbirimizin içi rahat değil. Aslında isteyerek bir tercih de yapmadık. Bu durum hekimlere dayatıldı, hekimler mecbur ve seçeneksiz bırakıldı. Çünkü neye karar verilirse verilsin, ne yapılırsa yapılsın, sistemin dışında kalınamıyordu. Hekimler, başlarına gelecekleri hep beraber yaşayıp görecekti; başka çaresi yoktu.
Aylarca hizmet puanlarımızın doğru hesaplanıp hesaplanmadığıyla ilgilendik. Bazı meslektaşlarımızın kayırıldığını düşündük. Birçok hekim “deprem bölgesinde” veya “il dışında” çalıştığı dönemdeki hakkettiği puanları valilik onayını bulamadığı için alamadı. Birçok hekim eğiticilere verilen ek puanları haksız gördü, içerledi, itiraz etti. Kimi hak ettiği puanı aldı, kimileriyse alamadı. Bunlar olurken çalıştığımız sağlık ocaklarımızın emlakçı zihniyetiyle web sayfalarında sergilenmesine tanık olduk. Sağlık ocağımızı dışarıdan görmeye gelenler oldu, sağlık ocaklarını dolaştık kendimize yer beğendik. Puanı yeten istediği yere yerleşti, yetmeyenin neresi çıktıysa bahtına.
Boş pozisyonları seçmemeye çalıştık. Ama başka çaremiz kalmayıp, odası olmayan yere yerleşmişsek şayet, sokak sokak, emlakçı emlakçı dolaşıp kendimize kiralayacak “ofis” aradık. Nedense kiraların “birden” arttığına tanık olduk. Kullanacağı tıbbi cihazları, malzemeleri almak için kimi borçlandı, kredi çekti, kimi birikimlerini harcadı.
Kamu kurumlarının elektrik, su, doğalgaz, telefon, ADSL aboneliğini üzerimize aldırdık. Odamızdaki tıbbi malzeme için kira bedeli biçildi. Artık kullanacağımız odanın kirasını da biz vereceğiz. Birçoğumuz beraber çalışacağımız “aile sağlığı elemanı”nı hala bulamadık. Mecburen maaşını bizim ödeyeceğimiz temizlik elemanı, tıbbi sekreter vb arayışına girdik.
Bütün bunların yanında aile hekiminin görev tanımında yazan onlarca görevin altından nasıl kalkabileceğimizi kara kara düşünmeye başladık. Sevk zorunluluğu henüz olmadığı halde günde ortalama 50-60 hasta muayenesi, aşı, sağlam çocuk izlemi, gebe/ loğusa izlemi, aile planlaması hizmetleri, laboratuar hizmetleri, evde bakım hizmeti, gezici hizmet, yerinde hizmet, okul sağlığı hizmeti, adli tabiplik, defin ruhsatı, gerekiyorsa acil nöbeti, yazı/çizi/kayıt/kuyut işleri, satın alma, hastaları memnun etme, onları hoş tutma vb. vb. vb. bütün bu işler için 1 aile hekimi ve 1 aile sağlığı elemanının yetmediğini/yetemediğini, 7 gün 24 saatin az kalacağını biz de biliyoruz.
“Aile fotoğrafınızda hekiminize yer açın”, “7 gün 24 saat hekim”, “artık doktor hastanın ayağına gidecek” diyerek tanıtılan bu sistemde, sonda takmaya gitmediği için hapis cezasına çarptırılan, gece yarısı telefonu açık olmadığı için şikayet edilen hekimi, koruyucu hizmetleri istenilen oranda yapmadıkları gerekçesiyle neredeyse tümüne soruşturma açılan Ispartalı hekimleri, istediği ilacı yazmadığı, raporu vermediği için hastaları tarafından başka aile hekimini seçmekle tehdit edilen hekimlerin öykülerini dinledik; aynılarını yaşayabileceğimiz için kaygılandık.
Aslında bugüne kadar zaten ödenmesi gereken, hak edilen ücretleri alabilmek için öncelikle bir sözleşme imzalandı. Şimdilik sözleşmeyi Sağlık Bakanlığı ile imzaladınız ama pek yakında devreye SGKnın gireceğini biliyoruz. O zaman sözleşmenin maddeleri özlük haklarınızdan neler götürür, iş güvencenizi nasıl gasp eder kimse bilmiyor. Sadece gidişattan anladığımız, hiçbir şeyin sağlık çalışanlarının lehine gelişmediği/gelişmeyeceği yönünde.
Hala asıl yasayı çıkaramadılar, şu anda, bütün iller uygulamaya geçmeden çıkarmak istemediklerini de biliyoruz.. Dokuz bine yakın aile hekimi ve elli iki il hala pilot yasayla yönetiliyor, görülen o ki uygulama tüm ülkeye yayılana kadar bu pilotla uçmaya devam edeceğiz. Yerleştirmelerden dört gün önce yayınlanan ve 2005 yılından beri dört kere değişikliğe uğrayan “Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği” ve şu anda ellerinde hazır bekletildiğini bildiğimiz “Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği”nin bu güne kadar alınan maaş ve cari gider ödemelerinde yarı yarıya azalmalara neden olabileceğini de hepimiz biliyoruz.
Verdikleri sözlerden birer birer vazgeçiyorlar. Kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar. Bunu birden bire yapmıyorlar. Alıştıra alıştıra, ürkütmeden, korkutmadan, azar azar bütün haklarımız elimizden alınmaya çalışılacak. İşte o zaman meslek örgütlerinin varlığı daha da önem kazanıyor. Alternatif olsun diye özellikle kurdurulan bütün yapılanmaların içi fos çıktı, gündelik problemlerle ilgilenmekten ileriye gidemediler.
2005 yılında ilk olarak Düzce ilinde pilot uygulama başladığında, 1.basamak sağlık alanında bizi çok önemli değişikliklerin beklediğini biliyorduk. Ama bilmek yetmiyormuş, ne olup bittiğini tam anlamak/hissedebilmek için yaşamak gerekiyormuş. Sosyal harcamaların devletin sırtında bir yük olarak görüldüğünü, neredeyse bütün hizmet alanlarından devletin hızla elini çektiğini, “yurtdışından ısmarlama” Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlık alanını piyasa egemenliğine açmayı hedeflediğini, aile hekimliğinin ise bu kurgunun 1. basamak sağlık hizmetleri ayağı olduğunu hepimiz görüyorduk.. Toplum sağlığı açısından kamu eliyle verilmesi hayati ve zorunlu olan 1. basamak sağlık hizmetleri, iş güvencesiz/sözleşmeli, muayenehanecilik mantığıyla çalışan, rekabet etme becerisi olması beklenen, 1.basamağın asıl işlevi olan koruyucu hizmetler yerine tedavi edici hizmetleri önceleyen, esnaf gibi düşünebilen ve davranabilen “aile hekimine” emanet edilmektedir.
Meslek örgütümüz ve bilim çevrelerinin yaptığı çalışmalar, aile hekimliği modelinin toplum sağlığına zarar verdiğini/vereceğini kanıtlamıştır. Bu uygulamanın sağlık hizmetine asıl gereksinim duyan kırda yaşayan, yoksul, işsiz olanların sağlık hizmetine erişimleri zorlaştırdığını, hekimlerin performans kriteri olmayan koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli önem vermediğini, sadece başvurana yönelik, tedavi odaklı hizmet verildiğini biliyoruz. Koruyucu hizmetlerin topluma ve bireye yönelik olarak birbirinden ayrılması, 1. basamak sağlık hizmeti sunulurken, toplumun, bölgenin, ailenin bütünlüğünün bozulması, hekimlerin yönetiminde geniş bir ekip ile verilmesi gereken hizmetlerin 2 kişiye emanet edilmesi, toplum sağlığında çok kısa bir dönemde onarılması güç zararlara neden olacaktır.
Yıllardır bilim çevrelerinin, meslek örgütlerinin doğru bulmadığı, toplum sağlığına zarar verecek, bu kadar sağlık güvencesiz, işsiz vatandaşın, gelir dengesizliğinin olduğu bir ülkede bu model uygulanamaz, sağlık ocaklarımızdan vazgeçmeyelim demesine rağmen inatla, daha önceki merkez liberal partilerin cesaret edemediği kadar hızlı ve kararlı bir şekilde aile hekimliği yayılmaya devam ediliyor.
Ankara Tabip Odası olarak, yani biz bir bütün olarak, bu belirsizlik ve güvensizlik ortamında yaşayacağınız her sıkıntının, problemin hak kaybının arkasında olacağız. Sürekli, her durumda, her ortamda, her koşulda ulaşabileceğimiz bir meslek örgütümüz olduğunu tekrar anımsamakta fayda var.
Yaşadıklarınızla/yaşadıklarımızla/yaşayabileceklerimizle ilgili her zaman bizleri dinleyecek, haksız ve eşitsiz uygulamalarla mücadele edecek, hukuki sorunlarımızın çözümü için yanımızda olacak meslek örgütümüze güveniyoruz, güveneceğiz.
Ankara Tabip Odası
Yönetim Kurulu