Bizim gibi düşünen yaşayan, mücadele eden,…insanların, son yapılan Antalya Tabip Odası seçimlerinde olduğu gibi “haklı ama az” kaldığı çok oluyor.
Değerli meslektaşlarımız
17 Nisan 2016 tarihinde yapılan Antalya Tabip Odası seçimlerinde eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı, laik, demokrat, aydın, ilerici yurtsever, barışçı, gericilik karşıtı, bağımsızlıkçı, antiemperyalist, antifaşist, antikapitalist,… hekimlerin oluşturduğu Çağdaş Hekimler Grubu olarak ağırlıklı olarak AKP+ MHP+ Vatan Partisi(İP)’li meslektaşlarımızın oluşturduğu Hekim Birliği Grubu listesine karşı seçimlerde başarılı olamadık.
Antalya Tabip Odasının kurullarının seçiminde, iyi hazırlandığımıza inanmamıza rağmen arzu etmediğimiz bir sonucu aldık. Öncelikle bize oy veren veya vermeyen, kampanya esnasında bizleri nezaketle karşılayan; elimizi sıkan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Bilinçle kullandığınız oya ve verdiğiniz desteğe tekrar teşekkür etmek istiyoruz.
Geçmişte olduğu gibi bundan sonrada güveninize layık olmaya çalışacağız.
Değerli meslektaşlarımız
Seçim sürecinin hekimlik onuruna yakışır bir olgunlukta geçmesinde; seçim günü yaşadığımız şölen havasında bizlerin katkısının büyük olduğuna; seçime artan ilginin de çalışmalarımızdan kaynaklandığına inanıyoruz.
Değerli meslektaşlarımız
Seçim çalışmaları süresince polemiğe girmeden mesleğimizin sorunlarını bu sorunların nedenlerini, AKP’nin uyguladığı “ Sağlıkta Dönüşüm Programının “ sağlıktaki yıkımını ve çözüm önerilerimizi anlatmaya çalıştık.
Seçimi kazanan ağırlıklı olarak AKP+ MHP+ Vatan Partisi(İP)’li meslektaşlarımızın oluşturduğu Hekim Birliği’ndeki meslektaşlarımız ise başta mesleğimiz olmak üzere sağlık alanına dair (varsa) projelerini anlatmak yerine; gerçekle hiçbir ilgisi olmadığını kendilerinin de bilmesine rağmen bizlere gerçekle ilgisi olamayan suçlamalarda bulundular, iftiralar attılar.
Bu suçlamaları, iftiraları ile bizler hakkınızdaki görüşlerinizi dar bir alana sıkıştırarak; sizlere önyargısız ve özgürce ulaşmamızı engellediler. Bilinçli sistemli olarak yürütülen bir kampanya ile sürekli karalandık.
Değerli meslektaşlarımız
Bizim gibi düşünen yaşayan, mücadele eden,…insanların, son yapılan Antalya Tabip Odası seçimlerinde olduğu gibi “haklı ama az” kaldığı çok oluyor.
Seçim süreci boyunca İlerici, demokrat, aydın, çağdaş …bir hekim grubu olmanın ve masumiyetin gereğini yerine getirmeye çalıştık. Meydan okuduk. Okuduğumuz meydanın elbette muhatabı vardı. Dağlara taşlara efelenmeyeceğimize göre, işaret ettiğimiz yönde, ‘dahili ve harici bedhahlar‘ vardı.
Ne yapmamız gerekiyorsa bütün sadeliği ile onu yaptık. Ne yönde kullanılacağını bile bile, “doğrulardan” vazgeçmedik. Popülizm yapmadık.
Ben Bela “..Hayal kırıklığına uğramamalı. İnsanları sevmeli. Onlarla birlikte hareket etmeli. Fakat şaşırmamalı. İnsanlar neyseler odurlar. Bizim gibileri (tek tek) insanların davranışlarına güvendiği için hareket etmez. Bizim gibileri genellikle insanlara karşı buruktur. İşte bizim gibilerin ikilemi.” diyor.
Değerli meslektaşlarımız
Şair “Sen kazandın ama ben haklıydım.” diyor. Bizler açısından önemli olan sadece “haklı kalmak” değil elbette.
Sadece haklı olmak ise hiçbir sorunu çözmediği gibi sadece var olan durumu açıklamaktadır. Bugüne kadar tüm yaşanılanlar bütün eksikliklerimiz, yanlışlarımız ve hatalarımızla birlikte bizlerin “haklı” olduğunu göstermiştir. Muhtemeldir ki bundan sonrada gösterecektir..
On yıllardır umutları ve umutsuzlukları, dünü ve geleceği, doğruları ve yanlışları, heyecanları ve hayal kırıklıklarını içimizde taşıyarak, İYİ HEKİMLİK değerleri için emek veriyoruz, mücadele ediyoruz, bedeller ödüyoruz.
Yaşadığımız postmodern dünyada; bütünlük ve tutarlı duruş ilkelerinin yerini hiçbir ilke ve etik tanımayan günübirlik yarar hesaplarına dayanan duruşların almış durumda.
Rüzgârın tersten estiği böyle zamanlarda sadece hekimlik değil, rüzgâra kapılmadan, inançlarını koruyarak yürüyebilmek de gerçekten zor iştir. Öyle bir dönem ki bu, neyin doğru neyin yanlış, kimin haklı kimin haksız olduğunu anlaşılamaz hale getiren bir toz bulutunun içinde, eğreti duran ne varsa rüzgârda savrulup gidiyor…
Bu gerçeği aslında herkes görüyor. Mevcut tablo karşısında arkadaşlarımızın çoğu gerçeği değil, gönlünden geçeni, olmasını istediği şeyi dillendiriyor. Sanki söylemekle, dilemekle olurmuş gibi. Olmayınca da şaşıyor. Oysa asıl şaşılması gereken şey, bu beklentinin kendisi.
Goethe’nin dediği gibi yaşadığımız her an kendi hakkını ister. Yaşadığımız her anın hakkını vermedikten sonra söylenen her şey buhar olup uçuyor.
Zamanın kıymetini bilmeyenlerin tarihi olmazmış, unutmayalım ki her mücadele kazanılamayabilir ama mücadele edilmezse asla kazanılamaz.
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında