Uluslar ötesi sermayenin, Dünya Bankası’nın AKP Hükümeti eliyle uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı hekimler önemli dirençler gösteriyor. Bu emperyalist projeye karşı hekimler hem mesleki hem de hastalarının haklarını savunuyorlar. Sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesine karşı koyuyorlar. AKP Hükümeti’nin sağlık politikasının gerçek yüzünü açığa çıkarıyorlar, zora sokuyorlar. Bazen de hukuka aykırı düzenlemeleri mahkeme kararlarıyla iptal ettiriyorlar.
Bunun için de Dünya Bankası Nisan 2004’te yayınladığı Değerlendirme Belgesi’nde TTB’nin direngen tutumunun proje için risk olduğunu belirtmiş ve “…. özellikle Türk Tabipler Birliği’nin (TTB), yani hekimleri kamu bordrosunda tutmak isteyenlerin direnişi devam edecek gibi görünmektedir” tespitinde bulunmuştur.Bunun için de Sağlık Bakanı Recep Akdağ 9 Nisan 2010 tarihinde TRT’de “Milli iradeyi temsil eden meclisler gerekirse kanun yaparlar, bir birliği kapatırlar, başka bir birliği kurarlar. Bu milleti temsil edenlerin iradesindedir… Meslek örgütleri kendi üyelerinin haklarını korumayı bir tarafa bırakıp, açıkça bir muhalefet ajanı gibi çalışmaya başlarsa, kuruluş kanunlarıyla ilgili hükümleri antidemokratikse, gerekirse bunlar değiştirilir” demiştir.
Tabip odalarımız ve TTB Dünya Bankası’nın ve program uygulayıcısı Sağlık Bakanı’nın hedefi durumundadır. AKP Hükümeti tabip odalarını ve TTB’yi ele geçirerek susturmak istiyor.
Evet oda seçimleri sürecindeyiz. AKP Hükümeti odalarımızı ele geçirmek için klasik böl ve yönet politikasını uygulamaya sokmuştur. Başta Ankara, İzmir, Antalya vb iller olmak üzere bir çok yerde AKP’ye karşı ortak bir cephe oluşturmak isteyen hekimleri İşçi Partisi aracılığıyla bölmek, böylelikle de oda yönetimlerini ele geçirmek istemektedir.
İşçi Partisi tarihi boyunca izlediği tutarlılıktan uzak, fırsatçı çıkarcı bir yaklaşımını ve aynı zamanda da sol güçleri bölme doğrultusunda alışkanlığını burada da sürdürmektedir.
Hatırlayalım
-90’lı yıllarda alevi kesimler kendi inanç ve kültürlerine sahip çıkma doğrultusunda hareketlenince, İşçi Partisi hızla alevi dernekleri kurmaya girişmiştir. Alevi toplum kesimleri oynanmak istenen oyunu kısa sürede fark etmiştir. İşçi Partisi’nin kullanma anlayışı geri tepmiş ve hızla dışlanmıştır.
-Kürt halkının kendi kimliklerine ve kültürlerine sahip çıkma mücadelesinin büyüyüp gelişmesinin bir aşamasında İşçi Partisi bu seferde Kürtleri kullanma çabasına girişmiştir. 1989 ve 1991 yılarında İşçi Partisi başkanı Doğu Perinçek gazeteci kimliği altında Abdullah Öcalan ile Suriye’de görüşmüştür. Kürt siyasi yapılanmaları Kürtlerin İşçi Partisi’nin çıkarı için kullanılmasına müsaade etmemiş ve kapı önüne koymuştur.
-AKP’nin toplumu muhafazakârlaştırma, antidemokratik otoriter bir rejim kurma çabaları bilinçli toplum kesimlerinde kaygılara ve tepkilere yol açıyor. Ortaya çıkan toplumsal kaygıları ve tepkileri samimiyetten uzak, fırsatçı bir şekilde İşçi Partisi çıkarları için kullanma doğrultusunda kendilerini ‘ulusalcı’ ilan etmişlerdir. Bu görünüm ve isim altında çeşitli derneklere (ADD, Kuvay-ı Milliye Dernekleri vb) sızma, ele geçirme planları yapmış, bazı karanlık güçlerle de ilişki içine girmiştir. Sapla samanın karıştırıldığı Ergenekon Davası’nda ortaya çıkan bir gerçekte; İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek ve parti yöneticilerinin JİTEM/Mafya gibi organizasyonların içinde yer alan Veli Küçük ile ilişkileridir.
Ülkemizde estirilen gericilik rüzgârına karşı aydın kimliği içindeki hekimler laik, demokratik ve özgür bir Türkiye’de sömürünün olmadığı ve herkesin eşit olarak yaşadığı bir düzen hayalini bugün de hem kalplerinde hem de bilinçlerinde yaşatmaktadır. Cumhuriyet kazanımlarını olduğu gibi savunmanın ötesinde daha da geliştirmek ve eksiklerinin de tamamlanması istemektedir. Bunun için de mücadele etmektedir.
Her yönden Tabip odalarına ve TTB’ne yönelik baskı ve tehditlerin arttığı dönemde Ulusal Hekim Birliği’nin siciline göz atarsak;
-2002 yılında yapılan TTB MK seçimlerinde, her türden sağ ile bir araya gelerek ortak liste oluşturmuşlar ve Recep Akdağ (bugünün sağlık bakanı ve sağlıkta Dönüşüm Programı’nın baş mimarı) bu listenin onur kurulu üyesi adayı olarak kendilerini onurlandırmıştı.
-ABD emperyalizmine sözel olarak karşı çıkan Ulusal Hekim Birliği, ikinci defa liste oluşturdukları 2006 yılındaki TTB MK seçimlerindeki başkan adayı olarak Prof. Dr. Suat Çağlayan’ı gösterdi. 1999-2002 yılları arasında DSP milletvekilliği yapan ‘ulusalcı’ başkan adayları TBMM’de 11 Eylül sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’a gönderilmesine dair Hükümet Tezkeresi’ni savunurken ABD’yi dost ülke, ABD müdahaleciliğini uygarlık olarak tanımlayan konuşmalarına arşivlerden ulaşılabilir.
-Yaptıkları tüm basın açıklamalarında AKP Hükümeti ve Sağlık Bakanı’na ilişkin eleştirel cümlelere rastlanmaz iken TTB’ne yönelik yoğun bir saldırı olduğu görülmektedir.
İşçi Partisi’nin kalbi iyiden, doğrudan, güzelden yana atan ve ülkede yaşanan gelişmelerden kaygı duyan hekimleri ‘ulusalcı’ görünümü altında bölme girişimleri amacına ulaşamayacaktır. Ulusal Hekimler Birliği ekibinin Çağdaş Hekimlere yönelik ‘bölücü’, ‘PKK’lı’,’ermeni işbirlikçisi’ vb karalama ve çamurları cevaplarını oda seçimlerinde alacaklardır.
Ankara Tabip Odası genel kuruluna giderken AKP ve MHP’ lilerden oluşan Ankara Hekim Platformu grubu 895, Çağdaş Hekimler grubu ise 602 yeni üye yaparken Ulusal Hekim Birliği grubu ise yeni üye çalışması yapmamıştır. Bu durum, Ulusal Hekim Birliği grubunun ATO seçimleri almaktan çok Çağdaş Hekimlere seçimleri kaybettirmeyi ve AKP/ MHP’lilerden oluşan ekibin odayı ele geçirmesini arzu etmelerinin bir işareti olarak değerlendirilmelidir.
Tüm hekimleri ‘ulusalcı’ görünümü altındaki İşçi Partisi listesine karşı Çağdaş hekimleri desteklemeye çağırıyoruz.
Ankara’dan bir grup hekim
BirGÜN Gazetesinden alınmıştır