TAT
Tutkularını soy
ince ince kıy
karıştır kavur
Düşlerin pembeleşince usançlarını süz ekle
Orta boy pişmanlıklarını küçük küçük doğra kat
Düşkırıklıklarını serpiştir
Bir tutam beklenti
Bir çay kaşığı özlem
Yarım su bardağı sevgi
Birkaç diş dövülmüş tasa
Coşku ateşini harla
Üzüntü kapağını kapat
Arada bir karıştır dünlerini yarınlarını
Dibi tutmasın kıs umutlarını
Bu ara kuşkularını ayıkla
İsteklerini rendele üzerine
İki düş kır çırp
Bir gerçek sık
Dinlenmeye bırak doğrularını yanlışlarını
Özlemlerini erit derince bir kapta
Anılarını boca et sonra
Kıvamlaşıncaya dek bekle
Sonra dön yine tencereye
Suyunu çekmişse pişmiş demektir
Söndür düşüncelerinin altını
Soğumaya bırak duygularını
Haşlama umut kazanında
Kevgir beyin kepçe
Sunulmadan önce sosu gezdirilip yeşillikle süslenecek
Tadına doyum olmayacak biliyorsun
Ancak onsuz boğazından geçmeyecek
Seçkin Gündüz/Sevgi Kavşağı
Bir şey yapmak. Elbette olumlu, kimden ve neden yana olduğumuzu bilerek. Herkes için eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli bir sağlık hizmetini gerçekleştirmek için çaba harcamak. Sınıfsız, sömürüsüz, insanca bir yaşam mücadelesinde mütevazi yer almak…
“tadının” olması için coşku ateşini harlamak gerek. Belki duyguları (da) soğumaya bırakmak.
Bir tutam beklenti muhakkak, umutların dibinin tutmaması da şart gibi. Kuşkular mutlaka ayıklanmalı, düş iki ise gerçek daha az olsun, örneğin bir. Ne olur (kendi) doğru ve yanlışlarımızı (vazgeçmeyelim ama) dinlenmeye bırakmayı unutmayalım.
Bu uğraşın “tadı” olmalı, yani tatsız tuzsuz olmaz bu iş. En önemlisi de şu: “onsuz (yani sensiz) tadı ne kadar güzel olursa olsun boğazımızdan geçmez. Hepimiz tat vermek için yerimizi alalım ve bir diğerimiz olmazsa anlamı olmayacağını da (artık) bilelim!